23 Ağustos 2007 Perşembe

Bazı Kavramlar

Demokrasi:Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık.
Demokratik: Demokrasiye uygun: "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."- Anayasa.
Laiklik:
1 . Laik olma durumu, laisizm.
2 . hukuk Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm: "Türkiye Cumhuriyeti, laikliği umdeleri arasına koymakla dini, tecavüzden, istismardan, menfaate, şerre alet etmekten kurtardı."- O. S. Orhon.
Laik :Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan: "Türkiye Cumhuriyeti ... laik ve sosyal bir hukuk devletidir."- Anayasa.
Özgür:
1 . Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür: "Muallim Naci'den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar."- S. Birsel.
2 . Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir yönetime bağlı olmayan, bağımsız, hür (ulus, ülke).
3 . Kendi kendine hareket etme, davranma, karar verme gücü olan.
4 . Tutuklu olmayan, hür.
5 . Başkasının kölesi olmayan, hür.
6 . Siyasi bir güç tarafından denetlenmeyen, engellenmeyen: "Özgür basın. Özgür girişim."- .
Özgürlük :
1 . Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî: "... her çeşit baskı, sanatın özgürlüğünü yok eder."- Y. N. Nayır.
2 . Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet: "Özgürlük görece bir kavramdır, onu oldum olasıya bilmişimdir."- A. Erhat.
Cumhuriyet: Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi: "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'tür."- .

Bu kavramları unuttuk sanırım hatırlatayım dedim.Bu kelimelerin sözlük anlamları Türk Dil Kurumunun sitesinden alınmıştır.

Evet herkes özgür iradesini kullanarak oylarını kullandı.Elbette,herkesin özgür iradesine saygım var.Ama benimde eleştirmeye hakkım var.Bu da özgürlük.
Beğenmediğim,yanlış gördüğüm,sakıncalı gördüğüm şeyleri iletme adına yapmam gereken şeyler var.
Müslüman yada Atatürkçü diye kimseyi eleştirmiyorum ki sadece herkesin laik ve özgür olmasını istiyorum.Yoksa çoğunluğun müslüman ve Atatürkçü olduğu bir ülkede değil miyiz?
Ben sadece eğitimli ama kara cahil,bağnaz ,çevresindeki gelişmelere at gözlüğü ile bakan,din ve siyaseti birbirine karışıtıran insanlara karşıyım.Karşı olmayada devam edeceğim.

21 Ağustos 2007 Salı

Hastalık Sağlık

Gene önümde analiz raporları ve gene bir poşet ilaç.Bu sefer iğnede var üstelik:( Yaşlanmaya başladım galiba.Eskiden pek bilmezdim doktor kapılarını.Ama Allah beterinden saklasın.En azından halledilebilecek şeyler.
Geçtiğimiz haftasonu İzmir'e gittik.Eşimin Halası rahatsız.Hem onu görelim hemde eşiyle ayrılma noktasına gelen Kuzeni görelim diyerek.Hastaneden moralimiz sıfır olarak çıktık.
Çünkü yapılabilecek pek bir şey kalmadığını söylüyor doktorlar. Karaciğer kanseri.Ameliyatta oldu ama tekrarladı.Şimdi bacakları tutmuyor.Muhtemelen sinirlere bası yapıyor.Ama çıkmayan candan ümit kesilmez demişler.Umarım Yüce Rabbim onu kocasına ve çocuklarına bağışlar.

Akşama kuzenlere gittik.7-8 kilo vermiş herhalde.Morali biraz daha iyi.Psikolojik destek alıyor.İşine devam ediyor.Yaşama tutunmuş.Ama konu açılınca ilaçlara rağmen ağlayabiliyor. Yaşadıklarını anlattıkça sinirden elim ayağım titredi.Mahkeme sürecini etkilemiyeceğini bilsem evine gidip iki çift laf edecektim adamın.Ama avukat sakin olmamız gerektiğini söylemiş.Karşı tarafın eline koz vermemeliymişiz.Kuzenin o kadar canı acımışki ,adamın da canını acıtmak istiyor.Gerek boşanmayı sürüncemede bırakarak gerekse maddi manevi tazminat talep ederek.
Severek evlenirken hiç düşünmüşlermiydi acaba bunların başlarına gelebileceğini?Yada evlenirken iki kişi ile alınan karar neden boşanırken de öyle olamıyor?Üffffffffffff zor şeyler bunlar.Allah kimseye vermesin.

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Nargilem Duman Duman

Nargilem duman duman
Bayıldım aman aman
İstanbul güzel ama
Zabitleri pek yaman

2 günlük İstanbul gezimizi bu şarkıyla sonlandırmış bulunmaktayım.İstanbul çok güzel bir şehir.Her gittiğimde beni o hayaldan bu hayale sürüklüyor.Ama bakımsızlığı ve keşmekeşliği de yüreğimde ince bir sızı yaratıyor.
Neyse kardeşim iç güveysinden hallice.Askerliğin kolay olduğunu kimse söylemedi:) El bebek gül bebek yetişmiş bizimki, benzermi baba ocağına , ana kucağına asker ocağı?Oldukça zayıflamış.Zayıflayınca dişleri eğreti durmaya başlamış ağzında. Aramızda kalsın benden yaşlı göstermiş onu bu zayıflık.Ama üzülmüyorum.Gelince düzelir.Şubatta gelecekler kendileri.O zaman kilonun dibine vurur nasıl olsa.
Dedim ki üzülme ,dökülen saçlarına bakarken kendime ve ona ;Saç ektiririz.Üzülme dedim ,çarpılan dişlerine bakarken tel taktırırız. Yıpratmış biricik kardeşimi bu askerlik.Ama üzülmeyeceğim. Çünkü üzüldükçe hayatın yükü daha da artıyor omuzlarımda.
Hem ben üzülürsem kim ona moral verebilecek ki.Kim onu zorla olsada güldürebilecek.
Neyse hayat devam ediyor.Bugünlerde geçecek az kaldı.
İstanbul gezimden bahsetmek isterim kısa da olsa.Öyle alışveriş merkezi turu falan yok gezimde.Malum kardeşimi görmeye gittiğimden ve hergün bir yenisinin inşaatına başlanan o koca koca alışveriş merkezlerinde dikkatim dağılıpta o dükkan senin bu dükkan benim gezeceğimi bildiğimden tüm ısrarlara rağmen gitmedim.Önemli olan kardeşimle iki lafın belini kırmaktı çünkü.Bol bol susan kardeşime rağmen.Ağzından lafları kerpetenle çektik çoğu zaman.O çok sevdiği yaprak sarmalarını (ta buralardan oralara yapıp götürdüğüm ve taze yaprak bulmak için epey çalıştığım)bile zorla yedirdim.O kadar yani.Ama geçecek,bu askerlikte bitecek.O haylaz bakışları yeniden gözlerine gelecek.Biliyorum ve inanıyorum.
Yeniköy'de güzel bir cafeye gittik.Şöyle yalıların arasında olan denize sıfır,sakin.Sohbet edebileceğimiz,bir şeyler yiyebileceğimiz bir cafe. Daha sonra Malta Köşküne çıktık.Ne kadar güzel bir yermiş orası. Daha evvel Emirgan Korusuna gitmiş ,orayı da çok beğenmiştim ama burasıda harikaydı yani.Tek şikayetim, buralarda hadi içki yok coca cola neden yok ya da ıce tea ? Anlayamadım.
Neyse yazımıza devam edelim , bunlar derin konular girersek çıkamayız. İstanbul'un boş olmasından faydalanıp arabayla Rumeli Kavağı'na kadar gittik yavaş yavaş.Ah İstanbul keşke ağzın dilin olsada konuşsan.Neler gördün,neler duydun,neler yaşadın...
Ertesi gün de biraz Eminönü,Ayasofya,Selimiye Cami,Topkapı Sarayı,Alman Çeşmesi ... gibi bir çok tarihi yeri babamın daha evvel görmemiş olması sebebi ile kısa da olsa turladık.
Kardeşim her akşam birliğine geri dönmek zorunda olduğundan saat 18,00 den sonra da tanıdıklarla Silivri'ye kadar uzandık.
Ama yordu bu İstanbul beni.Karmaşası,kalabalığı,havası,arabayla uzun uzun gidilen yolları...Kardeşim sürekli olarak "Abla burası İstanbul,burada yakın diye bir yer yok" dedi durdu . Henüz kendimi toparlayamadım anlayacağınız.
Ama her şeye rağmen "İstanbul güzel ama ,Zabitleri pek yaman " şarkısını söyleyerek bir başka İstanbul gezisi ve kardeşimi görme planları yapıyorum şimdiden.

7 Ağustos 2007 Salı

İki Gün

6 aydır sadece sesini duyduğum kardeşimi görmeye gidiyorum:) Çoook mutluyum.Dünyada kardeşi gibisi var mı insanın?
2 gün göreceğim sadece ama olsun göreceğim ya.
Askerde o, daha 180 günü var teskeresine. Okulu bırakıp askere gitti benim sivri kardeşim:) Ama en azından İstanbul'da askerlik yapıyor.Şanslı yani.
Umarım şansı hep açık olur:)

HAYAT ÇOK HIZLI AKIYOR


Bir zamanlar severek evlendiğin insandan gün gelir vazgeçer misin?Bugünlerde en çok sorduğum soru bu kendime ve çevremdekilere.Sevmekten vazgeçmek de mühim değil.Bir zamanlar sevdiğin insanla ,evlendiğin insanla düşman olabilir misin?


Sevgi tüketilebilir bir şeydir belki.Harcanabilir.Ama bir zamanlar sevgilim dediğin,göğsünde huzur bulduğun insanla düşman olmak .. ! Benim kabul edebileceğim bir şey değil.


Boşanacak olan kuzenlerde son durum; yazımdan da anlaşılacağı üzerine nefret ve düşmanlık üzerine kurulu bir son. Boşanma Eylül'e kaldı.Ama başka bir kadının varlığı avukat ve şahitler tarafında tesadüfi olarak öğrenildi.Ve tutanak yazıldı.Boşanmaların en çirkini dayak, ikinciside aldatılma sanıyorum.


Bu ikisi kadının canını çok acıtan onu çok aşağılayan bir şey.Ama burada asıl önemli konu, adam zaten suçlu , peki diğer kadının hiç mi günahı yok.Nasıl bir düşünce biçimidir bu?Evli olan bir adamı ayartmak."Yuva yıkanın yuvası olmaz" demiş atalarımız ama sanırım geçici mutluluklar onlara yetiyor.Yuva kurmak gibi bir isteği yok belkide.

Hayat o kadar kısaki aslında her anlamda.Yaşadıkların her an elinden alınabilir.Sağlığın,işin,aşkın,paran....O yüzden hep bugünü yaşamak lazım.Olabildiğince mutlu ve sakin.Bir yere yetişmeye çalışmadan , koşuşturmasız.

Çünkü hayat çok hızlı akıp geçiyor.