28 Mart 2008 Cuma

Ayrılık Zor Şey

Dostlarımdan biri İstanbul'a taşınıyor.Çok üzülüyorum.Diğer dostlarımdan farlı şeyler paylaşabiliyoruz onunla.Bir yanım hiç gitmesin istiyor ama bir yanımda aldığı eğitimlere bakınca buralarda ne yapacak diyor.Oturup ağladım bugün,o derece yani.Ne kadar değişen bir şey olmayacak desekte biliyorum değişen çok şey olacak.Aklıma estiğinde çıkıp ona gidemeyeceğim,akşam canımız sıkıldığında gel okey oynayalım diyemeyeceğim,makarna yapıp hadi gelin ,gelirken de şarap alın diyemeyeceğim.Çatlaklığına gülemeyeceğim.Hiç tanımadığımız bir adama,kadına bir şey sorupta yanlış cevap aldığında , karşı tarafa " Olur mu annem" deyişine yarılıncaya kadar gülemeyeceğim.Minnoş deyişine "Ben kedimiyim" diye homurdanamayacağım.
En kötü günümde ofisime uğrayıp 2 dk da moralimi düzelten ,inanılmaz pozitif canım arkadaşımı o kadar çok özleyeceğim ki.Daha evvelde ayrılmıştık.Üniversite,master falan diye ama bu çok zor geldi.Şimdi ben kimi her doğumgününde çanta ve küpeye boğacağım,kime şeftali reçellerimi tattıracağım,kimi teselli edeceğim karşılaştığı problemler karşısında.ÜÜÜÜÜÜÜÜÜFFFFFFFFFFFFF.
O hayallerinin peşinden gidiyor ,umarım o hayaller gerçek olur da şöyle bir keyif kahvesi içeriz beraber.

27 Mart 2008 Perşembe

SOBE


Sobe Konusu:
1- Banner
2- "Çocuk istismarını durdurun"sloganının yazıda geçmesi
3-Çocukluğunuzda hatırladığınız ilk şarkı ve şu anda size hissettirdikleri

2- Ne kötü değil mi birilerinin birilerinden yararlanmaya çalışması ya da ona acı çektirmesi.Özelliklede bu bir çocuk olursa.Bir çocuğun eline şakadan vurduğun zaman bile o küçük dudağı nasıl da sarkar ,inanamayan gözlerle bir sana bir eline bakar acımamıştır belki ama ,o boncuk gibi yaşlar gözlerinden akmaya başlar.Ben bu görüntüye bile dayanamıyorum.Kimbilir ne fırtınalar yaşıyor içinde,o beyninde.Ama insan demekten hoşlanmadığım bazı yaratıklar malesef bu durumun farkında bile değil.Kaç kez bir çocukla annesinin arasına girip kafama terlik ayakkabı yemişliğim var anlatamam.Elbette çocuk istismarının bir çok çeşidi var.Sadece dayak değil.Ama ne olursa ,nasıl olursa olsun bu ÇOCUK İSTİSMARINI DURDURUN.Çocuk istismarını durdurmak ancak eğitimle ve toplum bilinçlenmesi ile sağlanır.
3- Çocukluğumdan 2 şarkı hatırlıyorum.Aslında hatırlamam enteresan çünkü şarkıların çıkış tarihleri 1980 li yıllar yani ben 2-3 yaşlarındaymışım.Herhalde ailemde bu şarkıları daha sonraları da dinleyen vardı.Küçücük bir çocuğun hafızasında bu şarkıların kalmasının başka bir açıklaması yok çünkü.
Neyse çok uzatmayalım şarkıların ilki PETROL,hani Ajda'nın Eurovisyon şarkısı.Diğeride Er-ol Ev-gin'in (bu arada kaç yaşıma kadar hatırlamıyorum ama AŞKIM dı o benim)Yas tutmasın gönüller,ağlamasın bülbüller,açsın rengarenk güller,düğünümüz var dostlar... şarkısı.Bana o eski günleri hatırlatıyor.Düğünümüz var dostlar şarkısını her dinlediğimde ilkokulda ki bir görüntü aklıma geliyor.Günlerden Cumartesi,okulda matematik kursundayım.Çıkışta babam beni motorsikletle almaya geliyor.Hiç unutmam rengi fıstık yeşili motorun.Onun arkasına biniyorum ve rüzgar yüzüme vurmasın diye babamı siper yapıyorum kendime.Ve bu şarkıyı söylüyorum giderken yolda.Ayrıca amcamın kızlarının genç kızlık dönemi o zaman ben küçük bir kız çocuğu.Onlara hayran.Uzun tırnakları,kırmızı ojeleri,topuklu takunyaları,kendilerinin diktikleri kıyafetleri,Hey dergileri,sabah kahvaltılarında açılan o eski radyo...Birde elimde fırça ayna karşısında üzerimde annemin giysileri bu şarkıları söylediğim günler.Eskide kalan her şeyi özlüyorum.O her şeyin doğal olduğu,şehirleşmenin bu kadar yaygın olmadığı,dostluğun yaygın olduğu günleri özlüyorum:/

26 Mart 2008 Çarşamba

DIŞ GÜÇLER BENİ ZEHİRLEDİ

Zehirlendim.Evet evet şaka değil ya da yanlış okumuyorsunuz.Basbayağı zehirlendim.Dün işlerin yoğunluğu sebebiyle öğlen eve yemeğe gidemedim.Ve Burgee Keeeyden birşeyler yedim.Ah yemez olaydım.Yerken de hissettim aslında ters bir şeyler olduğunu ama açtım yedim tamam mı?Önce başım ağrımaya başladı,sonra gözlerim kararmaya başladı,daha sonra midemde (yemişim yemişim ama sindirememişim tarzında) bir kaya parçası duruyordu.Allahım hele baş ağrım.Bir an hiç geçmeyecek sandım.Eve saat 21.00 civarı sarhoş gibi gittim.Eve girer girmez soda içtim.Ve yattım yatmamla gözlerimi açıp tuvalete koşmam bir oldu.Biraz iğrenç olacak ama kustum.Sonra mide ağrım kalmadı ama başım ilaç içtikten sonra anca kendine geldi.İğrenç bir gündü yanii.Sabah geç kalktım haliyle.Ama midem de problem hala devam ediyor.Çok bir şey yiyemedim bugün.Ne yesem midemde külçe olarak duruyor.Neyse geçer herhalde.Bu ara biraz dikkat etmekte fayda var.İşler de yoğun bu ara belki ondan da oluyordur.Gerçi Nisan sonuna kadar böyle ama napalım.İdare edeceğiz artık.Saçlarımın içleri,yüzüm sivilce doldu stresten.Gitmediğim dermatologta kalmadı ama yok.Suratım da öylece duruyorlar.Vücudum kendini hala 18 sanıyor sanırım.30 u kabullenemedi zavallım.

25 Mart 2008 Salı

BİLGİSAYAR

Cuma günü bilgisayarıma bir haller oldu.Yavaşladı,bazı programları çalıştırmadı.Neyse servisi çağırdım.Öğlen 13.30 dan akşam 21.00 e kadar uğraştık.Olmadı.Cumartesi işe geldim,servisle beraber.Söktüler götürdüler ana makinamı.İşler bekler.Beyannamelerin yetişmesi gerek.Bilgisayarcılar rahat.1 saat dediler oldu 2 saat.Ben sıkıntıda kurdeşen dökeceğim.Bu sıkıntıyla kuaföre gittim.Ne büyük hata.Belimde olan saçlarım artık boynumun hizasında:(
Kuaförden geldim yarım saat sonra geldi bilgisayarcılar.Düzeldi çok şükür.Ama işlerde çok birikti.O sebepten işler beni bitirmeden ben işleri bitireyim izninizle.

18 Mart 2008 Salı

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Çanakkale Zaferinin 93.yıldönümünü gururla kutlarken,bu vatan için savaşırken şehit düşmüş tüm isimsiz kahramanları saygıyla anıyorum.
Aşağıda okuyacağınız yazı http://www.canakkalezaferi.net/ adlı siteden alınmıştır
Çanakkale Savaşları, yüzyılımızın en büyük savaşlarından birisidir. Birinci Dünya Savaşı’nı galip bitirmek isteyen düşman devletler, gemileriyle Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u almak istiyorlardı.

Osmanlı ordusu, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Çanakkale Boğazı’nda aylar süren bir dizi deniz ve kara savaşı yapmıştır.

300.000 askerimizin şehit olduğu bu savaşlar sonucunda, düşman donanmaları ağır kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Çanakkale Savaşlarının denizle ilgili bölümü, 18 Mart 1915 tarihinde, düşman gemilerinin geri çekilmeleriyle sonuçlanmıştır. Bu nedenle, her 18 Mart gününde Çanakkale Savaşlarını anmaktayız.
Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız gemileri, 3 Kasım 1914’de boğazın iki yakasındaki birliklerimize ateş açtılar. Birliklerimizin karşı ateşi ile geri çekilmek zorunda kaldılar. 19 Şubat 1915’de düşman donanması kesin hücuma başladı. Osmanlı ordusunun karşı ateşi ile tekrar geri çekildiler. 18 Mart 1915’de İngiliz ve Fransızlar 16 harp gemisi ile büyük bir hücum daha başlattı. Üç gemisi sulara gömülen düşman donanması, tekrar geri çekilmek zorunda kaldı.
Çanakkale Boğazını gemilerle geçemeyeceklerini anlayan düşmanlarımız, topraklarımıza karadan girmeyi denediler. İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer bazı sömürge ülkelere ait askerler 25 Nisan 1915 günü karadan çıkarma yapmaya başladılar. Kara savaşları, 9 Ocak 1916 tarihinde son düşman birlikleri de geri çekilene kadar devam etmiştir. 6-7 Ağustos 1915 gecesi Anafartalara yapılan çıkarma harekatını Mustafa Kemal komutasındaki birliğimiz durdurmuştur. 25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında , yaklaşık sekiz ay boyunca şiddetli kara savaşları olmuştur.

Sevgili arkadaşlar!
Çanakkale Savaşları, Türk Tarihinin belki de en önemli savaşıdır.Bugün özgür olarak yaşadığımız bu topraklara çok kolay sahip olmadığımızın bilinmesi gerekir.
Allah bizlere, bir daha böyle bir savaş göstermesin!

14 Mart 2008 Cuma

Madene Hayır Yürüyüşü

Marmarisliler ve Marmaris'e gönlünü verenler yürüdü.Umarım ses getirir.
Osmaniye köyü Kız Mezarlığı mevkiindeki çam ormanlarıyla kaplı alanda bir firmanın yürüttüğü manganez madeni rezerv araştırması sırasında birçok ağaç kesilmesi üzerine, köy muhtarlığının şikayette bulunduğu Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesi, maden arama çalışmalarını geçici olarak durdurdu. Mahkemenin, hazırlanacak bilirkişi raporunu değerlendirdikten sonra kesin kararı vereceği belirtildi.


http://www.haberler.com/amazon-kadini-marmaris-te-eyleme-katildi-haberi/

13 Mart 2008 Perşembe

Güzel Günler Yakında


Daha önceki yazılarımdan birinde hayatımda bir şeyler ters gidiyor demiştim ya yanılmışım tepetaklak olmak üzereymiş.Kötü şeyler yazmak istemiyorum ,umutsuz yazılar yazmak istemiyorum.Sonra bir bakıyorum hayatımda doğru giden çok az şey var.Ne yazayım yani.Filmlerden bahsediyorum,ülkenin durumundan bahsediyorum ama olmuyor.Neyse.Son olması dileğiyle bu yaşananları aktarıyım da biraz içim ferahlasın.
Bir nevi bellek boşaltımı diyebiliriz:)
Ye-ner-bah-çe-Sev-il-a maçının olduğu gece, eşim şirket arabasını çarptı.Neyse kendinde bir şey yoktu Allah'a şükür.Ama arabanın arka kapısının değişmesi gerekti.
"Burnumuz kanamadan kurtulduk şükür,gelmiş geçmiş olsun"derkene.Dün öğleden sonra şarrr yağmurda telefonum çaldı.Arayan kardeşim "Abla,sakin ol bak şimdi ama babamlar kaza yapmış."Ben o arayı hatırlamıyorum.Aklımdan geçen sözler tek hatırladığım."Gene mi diyordu piyango gene mi bizi vurdu.Ey güzel Rabbim gene mi biz?"Kendimi zoraki toparlayabildim."Yaşıyorlar mı?"diye sorabildim fısıltıyla."İyilermiş" dedi."ŞÜKÜRLER OLSUN"diyebildim.Yaşamaları yeter diye düşündüm o anda,daha ne olduğunu bile bilmeden.Neyse tabii arkasından bombardıman soruları.Nerde kaza yapmışlar,şimdi neredeler....Neyse eve geldiklerinde arabada olan üç kişininde burnunun bile kanamamış olduğunu gördük ,şükürler olsun ki.Ne olduğunu nasıl olduğunu bile bilmiyorlar.Çok yağış vardı,yavaştık (50 km hızla gidiyorlarmış ki zaten daha hızlı olsalar,düşünmek bile istemiyorum),bir anda araba kaydı ve sürüklenmeye başladık (araba geldikleri yönün ters istikametine bakıyormuş arabadan çıktıklarında),yola taş düşmesin diye yapılan duvara çarpıp, yol kenarındaki o su aksın diye yapılan kanala düşerek durmuşlar.Yağmur bardaktan boşalır gibi yağdığı için düştükleri kanalda su içinde arabanın önünden girip arkasından çıkmış su.Sadece ıslanmışlar ve araba sürüklendiği için ezikler falan var ama bunada şükür.Allah'ım onları korumuş.
Aslında bu taraflara gelenler iyi bilirler.Sakartepe mevkinde oldu kaza.O uçurumdan aşağıya da uçabilirlerdi.O sebepten ŞÜKREDİYORUM tekrar tekrar.
İnsan başına daha kötüsü gelmeden yaşadığı anın kıymetini bilmiyor ya.Hani nankörlük yapıyoruz ya bazen.Unutuyoruz ya olanları.
Çok kel alaka olacak ama iyi yapıyoruz.Çünkü bu gerçeklerle yaşamak galiba çok zor geliyor.Dünden beri kendime gelemedim.Haberi duyduğum anda içimden bir şeyler koptu sanki.Sonrasında rahatlıyosun ama tekrar tekrar aklına gelince kötü oluyosun.O sebepten kötü olayları bir daha hatırlamamak üzere rafa kaldıralım.Ders alalım belki ama içimizde kalmasına bizi tekrar tekrar ağlatmasına izin vermeyelim.
Üzüntülerin geride kadığı mutlulukların sonsuz olduğu bir dünya diliyorum hepimiz için.
Resim gene flicr dan

12 Mart 2008 Çarşamba

Sinema Felaketi

Sinema seyretmenin bir adabı var değil mi? Gişe başarısı yakaladı çok afişe oldu diye bir filme gidip bakmak istediğinizde o adabı çiğneyen dallamalarında orada olabileceğini göz önünde bulundurmakta fayda var kanımca.Bugüne kadar bir çok filme gittim.Ama dün yaşadığım gibi sinema salonuna belki daha evvel hiç gelmemiş,kendini sinema salonunda evinin salonunda gibi hisseden ve öyle davranan,durmadan konuşan ve hatta filmi anlatan kişilere rastlamadım.Bir sustum iki sustum.Ama 3.de "Pardon susar mısın? " dedim.Ve sonsuza kadar sustu.Ama bunu söyleyinceye kadar epey bir sinir oldum.Bu nedir ya.Biz nasıl bir toplum olduk ki,herkesin sessiz olduğu bir salonda kendimizi konuşma hakkına sahip sandık yada çok komik bir sahnede gülmekle kalmayıp alkışladık.Ah benim sinema yüzü görmemiş seyircim o senin alkışladığın sahneler ancak tiyatrodaysa alkışlanır.
Sen ondan sonra bas bas bağır işte Avrupalılar şöyle modern böyle modern diye.Adamlar boşuna istemiyorlar bizi Avrupa Birliğine.Sen sinema eğitimini bırak bir çok temel eğitimi verememişsin insanına.Ne bekliyosun ki.
Yani ne diyeyim gittiğim film Recep İvedik ti.Ve ben dün gece bir çok Recep İvedik gördüm çevremde.

11 Mart 2008 Salı

Ah Bu Bahar

Ne garip içimizdeki hüzünler güneşi tepemizde görmemizle birlikte eriyip gidiyor.Yerini tatlı bir telaş alıyor.Özellikle turizm bölgelerinde yaz için hazırlıklar başlıyor.Boya kokuları,matkap sesleri beni mutlu ediyor.Durgunlaşan yaşamımızın hareketleneceğini müjdeliyor.
18 Mart'ta yanılmıyorsam ilk konaklamalı turist grubumuz geliyor.Ama bu arada belediyemizin hazırlıkları herzaman olduğu gibi yeni başlıyor.Yoldaki Arnavut Kaldırımlarını söküp düzeltiyorlar,sahili olduğu gibi kazıp genişletmeye çalışıyorlar...Hiç bitmiyor yani belediyenin hazırlıkları.Bu hazırlıkları yaparken birkaç gün önce 1200 telefon kablosunu kopardılar,dün su borularını patlattılar.Yani ülkemizde plan proje diye bir olay olmadığı için.Zavallılar nerden telefon hattı geçiyor,nereden su borusu bilemiyorlar.Yani susuz olmak kadar zoruda yok bu arada.Depolardaki su bugün bitecek muhtemelen.Umarım akşama kadar hallederler şu boru işini.
Bu baharın en kötü tarafı bir uyuşukluk veriyor olması bünyelere.Bol bol uyumak,az az çalışmak istiyorum.Tüm bu harıl harıl çalışanların tersine.
Hımmm bak uyku bastırdı bile.Kalkıp kendime bir kahve yapayım.Yoksa işler yetişmeyecek.Belediyeden farkım kalmayacak.

7 Mart 2008 Cuma

ŞAŞIRDIMMM


Dün benimde ortaokulun bir bölümünü okuduğum eski okulumun önünden geçerken tenefüslerde müzik çaldıklarını farkettim.ŞAŞIRDIIMMM.Bunla da kalmadı.Öğlen tatilinde bir sınıf öğrenci tek sıra halinde okuldan çıkıp yürümeye başladılar.Ben düşünüyorum bugün önemli bir gündü de ben mi unuttum diye.Ama hayır değil eminim.Velhasıl öğrencilerin bir süre sonra sinemaya doğru gittiklerini gördüm ,öğretmenleride yanlarında.Sordum soruşturdum.Okulun sinema ile anlaşma yaptığını ve sanırım büyük sınıfları,her öğlen arası 120 adlı filme götürdüklerini öğrendim.Henüz filme gidemedim ama giden arkadaşlarımın çok beğendiklerini ama ağlamaktan şırkıldıklarını sizlere bildirmeyi boynumun borcu sayarım.

Tür : Savaş / Dram / Tarihi
Gösterim Tarihi : 15 Şubat 2008
Yönetmen : Özhan Eren , Murat Saraçoğlu
Senaryo : Özhan Eren
Müzik : Özhan Eren
Yapım : 2007, Türkiye


Oyuncular

Özge Özberk (Münire) , Cansel Elçin (Süleyman Teğmen) , Burak Sergen (Sermet Bey) , Emin Olcay (Cemal Müdür) , Oytun Öztamur (Mehmet)

Van.. 1915 Ocak.. Kış...
1’nci Dünya Harbi’nin ilk ayları...
Eli tüfek tutan herkes Ruslarla ölüm – kalım harbindeyken sınır birliklerinde cephane tükenir...

Vanlı çocuklar gönüllü olurlar; Yaşları 12 – 17 arasında değişen 120 isimsiz kahraman çocuk... Cephaneyi sırtlanırlar, karlı dağlarda günlerce gecelerce yürürler...

İşte, isimleri unutulmuş olsa da bu büyük yolculuğu gerçek bir kahramanlığa dönüştüren gençlerimizin şanlı öyküsü bugünlerde beyaz perdeye aktarılıyor. Hazırlıkları 3 yıldır sürmekte olan “120”, özellikle günümüz gençleri için “uzun bir memleket türküsü” hedefiyle tasarlandı; 1914 yılı dekorları ve kostümleri yeniden üretildi.

NOT.Filmle ilgili resim ve bilgiler http://beyazperde.mynet.com/film/3844 adlı siteden alınmıştır.

4 Mart 2008 Salı

BENİM BAŞKA MEMLEKETİM YOK


Başka Türkiye yok.Ama malesef hükümet bunu umursamıyor.Bırakın tüm tartışmaları ülkemizi kazacaklar deşecekler ,tüm atıklarını bırakacaklar.Verimli topraklarımızda belki bir daha tek bir ot bile bitmeyecek.Gelecek nesiller belki hiç dalından domates yiyemeyecek.Doğal güzelliklerimizi göremeyecek.Ne olur buna hep birlikte dur diyelim.
Ulusal maden yasalarındaki bazı tipik ilke ve uygulamalar
Madencilik yapılamayacak yer ve koşulların belirtilmesi: Ulusal yasaların hemen her birinde madencilik yapılamayacak olan bazı ortamlar sıralanmaktadır. Buralarda ya hiç işletme yapılamamakta ya da özel izinler alınması gerekmektedir.

Brunei yasasına göre kutsal yerlerde, demiryolu, kanal, vb yapıların 30 m yakınında madencilik yapılamaz; madencilik yapılırken çalı temizlenebilir ama ağaç kesilemez.

Kamboçya yasasına göre ulusal, kültürel ve artistik miras alanlarında madencilik yapılamaz.

Endonezya yasasına göre, savunma tesisleri çevresinde; maden ruhsatı verilmeyen yerlerde; mezarlıklar ve kutsal yerlerde; karayolu demiryolu su kanalları elektrik hatları vb kamu tesislerinde; ayrıca izin alınmadıkça varolan yapılar, konutlar ve fabrika sahalarında madencilik yapılamaz.

Çin Halk Cumhuriyeti yasasına göre, yetkili makamlardan özel izin alınmadıkça limanlar, havaalanları ve savunma tesislerinde; önemli endüstri bölgelerine, büyük su yapılarına ve kentlerin büyük belediye yapılarına belli bir uzaklıktan yakında; demiryolu ve önemli karayollarına belli bir yakınlıkta; önemli ırmak ve seddelere belli bir uzaklıkta; doğal koruma alanlarında, önemli doğal manzara yerlerinde, önemli tarihsel taşınmazlarda ve devlet koruması altındaki tarihi ve doğal güzellik alanlarında; devletin yasakladığı başka yerlerde madencilik yapılamaz.

Madenlerin kamu mülkiyetinde olmadığı ABD‘nde bile, Humpries and Vincent (2001), ABD‘nde kamu arazilerini çok düşük bedellerle madenciliğe açan 1872 yasası ile verilen izinleri düzenleyen BLM (Arazi Kullanımı Bürosu) tarafından yapılan bir değerlendirmeye göre, BLM‘nin sorumlu olduğu 700 milyon dönümlük alanda madencilik yapılırken bunun 165 milyon dönümlük bölümünün ulusal parklar, yaban yaşamı koruma alanları, vb nedenlerle madenciliğe kapatılmış; ayrıca 182 milyon dönümlük kesiminde de BLM temsilcisinin kabul etmediği planlara göre madencilik yapılamayacağı kararı verilmiş olduğunu not etmektedir.

Japonya‘da Çevre Eşgüdüm Kurulu, bir sahada kamu yararı açısından ya da tarım, ormancılık, ya da başka bir endüstri açısından madencilik yapılamayacağına karar vermişse burası her türlü ya da belli bir tür madenciliğe kapatılır. Japon yasası öteki ülke yasalarındakilere ek olarak bataklıklar, göller, barajlar, parklar, hastane ve okullar, vb yerleri de madencilik yapılamayacak alanlara katmış.

Kore yasasına göre işletmeci, Kent Planlaması Yasası, Erozyon Denetimi Yasası, Ormancılık Yasası, Kamu Su Yüzeyi Denetimi Yasası, Akarsu Yasası, Doğal Parklar Yasası, Tarımsal Alanlar Kullanma ve Koruma Yasası, Özel Karayolu Yasası, Askeri Tesisler Koruma Yasası ile ilgili makamların iznini almak zorundadır. Kore yasasındaki kısıtlamalar da Japonya yasasının benzeridir.

Laos yasası, korunan ormanlar, kültürel sahalar, ulusal savunmayla ilişkili sahalar, vb yerlerde madenciliği yasaklamaktadır.

Filipinler yasasına göre askeri alanlarda; özel izin alınmadıkça mezarlıklar, kamu ve özel yapılar, arkeolojik ve tarihsel sitler, köprü karayolu demiryolları, barajlar ve öteki altyapı projeleri, plantasyon ve değerli tarım ürünü üretim alanlarında; eski yaşlı ormanlarda; ulusal parklarda; bölgesel ya da belde korularında, parklar ve yeşil kuşaklarında; kuş cennetlerinde madencilik yapılamamaktadır.

Bunların dışında, son yıllarda daha kesin yasaklamalar ortaya çıkmaya başladı : ABD‘nde önce Montana ve daha sonra Wisconsin eyaletlerinde siyanür liçi ile madencilik yasaklandı; benzer bir yasaklama Slovakya‘da getirildi; bu yıl Kosta Rika turizm ve orman gelirlerini koruyabilmek için topraklarını açık maden işletmelerine kapadı.

Çevresel ve Toplumsal Etki Değerlendirmesi (ÇED) istenmesi: Yeni yasaların nerede ise hepsinde ÇED yapılması ve onay alınması zorunluluğu var. En yeni değişikliklerde artık bunun toplumsal etki değerlendirmesini de kapsayacak şekilde ÇTED biçiminde hazırlanması isteniyor. Çoğu yasada bu, arama başlarken yapılıyor.

Filipinlerde ise arama sonrasında ÇED hazırlanması zorunluluğu var.

Hindistan‘da 1986 Çevre Koruma Yasası uyarınca ÇED hazırlanıp Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın onayının alınması gerekli. Çalışma sırasında da her 6 ayda bir gelişme raporu verilmesi isteniyor.

Papua Yeni Gine ve Endonezya‘da son yıllarda daha fazla yabancı sermaye çekebilmek için çevre koruma standartlarının gevşetildiği bildiriliyor.

Güney Amerika ülkeleri bu konudaki gelişmelerde başı çeker durumdalar.

Dundee Üniversitesi‘nden Elizabeth Bastida üç Güney Amerika ülkesinde madencilik alanında uygulanan sürdürülebilir kalkınma ilkelerini kıyaslayarak incelediği yayınında Şili‘de merkezi bir çevre yasasının bulunduğunu ve bunun madenciliğe de uygulandığını; Arjantin‘de sektörel bir yaklaşımın seçildiğini; Peru‘da ise 1990‘a kadar merkezi bir çevre yasası uygulanırken, daha sonra madenciliğe özgü çevre kurallarının uygulanmasına geçildiğini ortaya koyuyor. Uygulamalar, Şili‘de bakanlıklar arası bir komisyon; Arjantin‘de yerine göre madencilik ya da çevre bakanlığı yetkilileri; Peru‘da ise Maden Bakanlığı tarafından yürütülüyor. Sistemin yönlendirilmesinde ÇED(çevresel etki değerlendirmesi) ya da TÇED(toplumsal ve çevresel etki değerlendirmesi) araçlarından yararlanıyor. Şili‘de yalnız arama değil, prospeksiyon aşaması için bile, elbette madencilik işlemlerinde de yalnızca ÇED değil, TÇED de yapılması zorunlu. Arjantin‘de de ağır makine kullanılan ve kazı yapılan prospeksiyon çalışmalarında ve her türlü aramada (elbette madencilikte de) ÇED yapılması gerekiyor. Peru‘da aramada ÇED gerekiyor. Şili‘de istenmese de Peru ve Arjantin‘de kapanış planlarının önceden hazırlanması ve bunun için ayrı ÇED hazırlanması isteniyor.

Bilgilerin halka açıklanması: Yukarıda anılan üç Güney Amerika ülkesinde de halkın katılımı ve temel bilgilere ulaşılabilmesini sağlayan kurallar bulunuyor.

Bir başka örnek olarak Kamboçya yasası da ruhsatlar ile ilgili bilgilerin ruhsat dönemi sonuna kadar saklı kalması kaydıyla, çevresel ve toplumsal konulardaki bilgilerin halka açıklanabileceğini kabul etmektedir.
Kapanışa ilişkin kurallar ve güvence istenmesi : Yasaların çoğunda kapanış sırasında uygulanacak planın da baştan hazırlanması isteniyor. Bunun için bir güvence verilmesi de giderek daha sık istenir oldu.

Bir örnek olarak, Filipinler yasası kapanışta çevrenin teknik ve biyolojik olarak yeniden düzenlenmesine yönelik bir program verilmesi ve buna uygun bir güvence fonu sağlanması isteniyor.
Farklı davranan ülkeler: Bu döküm gözden geçirildiğinde ülkeler arasında dikkat çekici farklılıklar olduğu dikkat çekiyor. Bazı ülkeler öncelikle kendi yurttaşlarına işletme hakkı verirken; pek çoğu, sorumluluklarını yerine getirmeyen işletmecinin ruhsatını iptal edebilirken; çoğu ülkede, ulusal parklar, tarihsel sitler, değerli ormanlar, barajlar, yollar, tarım arazileri ya da başka özel yerlerde madencilik yapılamamakta ya da ancak özel izinlerle yapılabilmekte iken; bazı ülkeler, yasalarında maden yataklarının ısraf ve ziyan edilmeden ussal kullanılmasını sağlayacak önlemler koymuş iken; bazı ülkeler, bazı maden türleri ya da bazı maden sahalarını korumaya alırken; bazı ülkeler, bazı madenlerin dış alım ya da satışına kısıtlamalar koyup ülke endüstrisini korumaya çalışırken; bazı ülkeler, kendi başına el emeği ile madencilik yapan yurttaşlarını koruyacak hükümleri yasalarına koyarken; bazı ülkeler, yalnızca çevre korumaya, araştırma geliştirmeye özendirme önlemleri uygularken; bazı ülkeler maden işletmelerini özel sözleşmelerle devrederken; bazıları, işletmelerin dışında arama aşamasında, giderek prospeksiyon aşamasında bile ÇED, bazıları da TÇED hazırlanmasını isterken; bazı ülkeler, önemli bilgileri halka açarken; bazıları, kapanış aşamasında yapılacak düzenlemelerin planının önceden hazırlanması ve bunun karşılığında güvenceler yatırılmasını zorunlu kılarken; bazı ülkeler, işçi sağlığını kollayan kuralları yasalarına koyarken; bazıları, madenciliğin kamu gelir kaynaklarını arttırıcı biçimde uygulanmasına yönelik vergi düzenlemeleri yaparken, bazıları da bunları ya boşlayan ya da tam tersine yönelen uygulamalar getiriyor. Bu farklılıkların altında, küresel kapitalizmin pazarı ya da hammadde deposu olmak zorunda olmak ya da ulusal çıkarların korunmasına ağırlık verilmesi yatıyor.

Küresel kapitalizmin henüz dünyanın bütününü teslim alamadığı anlaşılıyor.

BU YAZI http://www.sol.org.tr/index.php?yazino=27036 ADRESİNDEN ALINMIŞTIR.

Bizde mi? 5177 Sayılı Maden Kanunu okuyarak öğrenebilirsiniz.Ama tek bir madde yazmak istiyorum buraya.
Madencilik faaliyetlerinde izinler

Madde 7- Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında bu yönetmelik esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.

Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.

İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz.

Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.

Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tâbi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.

Maden işletme faaliyeti ile Devlet ve il yolları, havaalanı, liman ve baraj gibi kamu yatırımlarının birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu ve özel yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında oluşturulacak bir kurul tarafından verilir.

Kurulun teşkili, çalışma usulü, karar alma şekli ve diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Kamu yatırımları nedeniyle kurul kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri lehine karar verilen tarafça tazmin edilir.

Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir.

Bu madde hükümlerine aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde, ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki faaliyet durdurulur. Beş yıl içinde üç kez bu maddenin ihlâli halinde teminatın tamamı irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir.

Maden hakkının verilmeyeceği durumlar:

Madde 8 – (5177 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldı.)

3 Mart 2008 Pazartesi

Dışarda Hava Güzel


Cumartesi yazdan kalma bir gün yaşadık.Nasıl güzel günlük güneşlik.Ama ben naptımm. Bütün günü evde geçirdim tabikiii.Biraz çamaşır yıkadım,biraz temizlik yaptım,e yemek yaptım.Arada balkonda (tabiki balkonu yıkadıktan sonra)keyif yaptım.Benim için oldukça hareketli geçti yani.Akşamda tüm aile hamsi partisi yaptık mangalda.Ama ne mangal.Hamsiler küçük mangal büyük.Epey bir uğraştık.Aman düşmesinler ,dikkat et çığlıkları arasında güzel bir mangal partisi yaşadık.Değdi yani.Gecenin sonunda ben amcamın kızının evinde yorgunluktan olsa gerek bitap düşerek şöminenin önünde uyuya kalmışım.Zaten hep derim bir önceki hayatımda kesin kediydim.Nereye gidersem gideyim bir evde odun sobası,şömine gibi ısı kaynakları varsa ben hemen dibindeyim.Kimseye kaptırmam.
Ben cumartesi günlük güneşlik olunca sandım ki pazar günüde öyle olacak.Seviniyorum işlerim bitti,pazar günü aylak aylak gezebilirim diye.Ama ne oldu,yağmur yağdı ühhüüühhüüü.Bütün planlarım altüst oldu.Bütün gün gene evdeydim ve hiç durmadan kendime yapacak işler buldum.En son eşim "Ya yeter artık bir otur.Yardım edeyim diyorum yok yapılacak bir şey diyorsun ama sabahtır hiç durmadın.Enerji içeceği falan mı içtin sen?"dedi.O kadar yani.Bende şaşırdım sonra kendime ya nasıl yatıp televizyon seyretmedim(yağmurlu havalarda en sevdiğim şey film izlemek)diye ,gazeteleri bile okumamışım yani.
Aman neyse önümüzdeki hafta daha sonraki hafta daha güzel günler olacak inşallah.O zaman çıkarız dışarı.Napalım.Ühhhhüüüü

NOT.Resim http://www.flickr.com/ adlı siteden alınmıştır.