24 Eylül 2007 Pazartesi

Düşünceli olmak

İnsanları kırmaktan neden bu denli korkuyorum ki.Alacağımı isterken bile "Rahatsız etmedim umarım.Kusura bakmayın" gibi laflar ediyorum.Ama borcuma sıra geldiğinde, aldığım gün ödeyeceğim neredeyse.Emeğimin karşılığını alamıyorum.Bu denli düşünceli ve kibar olmak istemiyorum yaaaaaaaaaa.

21 Eylül 2007 Cuma

OFFFFFFFFFFFF

Şen Şarkı
Söz/Müzik: Sezen Aksu

Of oof, of oof
Of oof, of oof

Aşkım günaydın de yeni güne
Yay gibi gerginsin çözül biraz
Bitmez dünyanın derdi ertele
Kurulmanın hiç bir faydası yok, relax

Bırak güneş ısıtsın içini
Bak baharlar açmış beyaz beyaz
Öyle olmasa da sen öyle farzet
Bakarsın umduğundan iyi geçer yaz

Of oof, of oof
Of oof, of oof

Sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Tabiat misali coşmak istiyorum

Sıkıldım sıkıldım kaçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Ben de onlar gibi coşmak istiyorum

Aşkım herşeyi yokuşa sürme
Olursa olur olmazsa olmaz bu şans
Herkesin durduğu yer dünyanın merkezi
Empati sempati yani tolerans

Bırak güneş ısıtsın içini
Bak baharlar açmış beyaz beyaz
Öyle olmasa da sen öyle farzet
Bakarsın umduğundan iyi geçer yaz

Of oof, of oof
Of oof, of oof

Sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Tabiat misali coşmak istiyorum

Sıkıldım sıkıldım kaçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Ben de onlar gibi coşmak istiyorum

Sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Tabiat misali coşmak istiyorum

Düzenleme: Erdem Yörük
Klasik Gitar, Elektrik Gitar: Ant Şimşek
Akordion: Erdem Yörük

12 Eylül 2007 Çarşamba

İş Güç

Son durumları bildiriyorum...
Benim isim annesi olduğum,eşimin de ortak olduğu şirket 12/09/2007 itibariyle tarih olmuş bulunmaktadır.(devredildi)Devrederken içimiz acısada(her türlü annelik zor.İsim annesi olmak şirketle aramızda özel duygusal bir bağ oluşturmuş)Turizmin içler acısı olması,ortağımızın sabit fikirle marka yaratacağız diye uğraşması ve bize para kaybettirmesi(asla bir şirkette %20 ortak olmayınız,söz hakkınız olabilmesi bakımından)bardağı taşıran damlalardan sadece bir kaçı.Yani kocamın artık bir işi yok anlayacağınız.Yok demek yanlış aslında , boğaz tokluğuna çalışacağı bir işi var.Şimdi ramazan boyunca dinleneceğinden,evde yemek,temizlik,çamaşır,ütü elinden öper artık.
Herşeyin hayırlısı.
Neyse onun dışında turp gibiyiz.Neşemiz yerinde.Geleceğe her şeye rağmen umutla bakmaya çalışıyoruz.En kısa zamanda(performansından memnun kalmaz isem acil olarak )
yeni iş haberleriyle karşınızda olmayı umud ediyoruz efendimmmm.
İyi günler,iyi haftalar sizlerin olsun .
Sevgiyle kalın...

7 Eylül 2007 Cuma

Bu sevda yasak bana

Çook tembel bir insanım.Evde yatıp dışarı çıkmamayı yeğliyorum çoğu zaman.Bir iş yaparken de bazen çok zor geliyor.Bayılıyorum şu yemek bloglarında hem çalışıp,hem pasta börek yapıp(aslında sanatsal çalışmalar yapıyorlar o da ayrı bir yazı konusu), hem arkadaşlarıyla buluşup,hem gezip görüp ,hem de kendilerinden başka birilerine yardımı dokunan insanlara.Bak ben yazarken bile yoruldum o kadar yani :)
Bende bir şeyler yapmak istiyorum çalışmak dışında tabii.Hali hazırda tökezleyerekte gitse bir işim var Allah'tan.Ama kardeşim en yakın kurs fizanda.Yemek anlamında değil yanlış anlaşılmasın her alanda.En küçük bir eğitimi almak için hem onca yolu (bu benim gibi ilçelerde yaşayanlar için tabii)katetmek hemde dünya kadar para harcamak gerekiyor.(Yol masrafı,kalacak yer gibi.)
E onu geçiyorum.Bir konsere gidelim ,yada bir tiyatroya.E oda yok Allahımıza Bin Şükür.Ondan sonra diyoruz ee ülkemiz sanatsal açıdan çok geride kaldı.Kalır tabii.Adam görmüyoki sayenizde ne bir konser ne bir tiyatro.Bale günleri vardı şirin Turizm ilçemizin ödenek ayrılamadığı için 1 yıl yapılabildi.EE ülke parasız,belediyeler parasız ,halk parasız .Nereye kadar gidecek bu böyle.
İnsanlarımız televizyon seyreder tabii.Bu alanda rekorlar bile kırarız.Ne yapsın gariban .Sen bir imkan sağla bak çekirdeğini alır koşa koşa gider benim memleketlim.
Tiyatro,konser,bale ve operayı bir kaç büyük ilde ve 1-2 çok popüler turizm ilçesinde yapmakla olmuyor malesef.
Burda dünya kadar restaurant var.Hinti,Çini,Kebapçısı,Suşicisi....Ama kardeşim bunlar sadece karın doyuruyor.Beynimi ne doyuracak.Kitap okumak ta bir yere kadar.Görsel şenlikte ister beynim ara sıra.Hem hergün dışarda yemekte çekilmiyorki.Benim zeytinyağlı yemeklerim dururken.
Sonra buraya tatile gelenler bana diyor ki ;"Ne kadar şanslısın.Burası cennet gibi." Kabul ediyorum Cennet ama... Ama'sı var işte.
Aslında ben bu kadar tembel değildim.Bu cennet beni tembel yaptı.Bundan 2 sene evvel ben de 3 büyük ilimizden birinde yaşıyordum.Sonra hayatımızı küçültme kararı aldık.Çocuklarımız da bizim gibi yeşilin ve denizin içinde büyüsün diyerek.Şehrin o stresli havası içinde yer almak kendi tercihleri olsun istedik.İyi mi ettik kötü mü henüz cevabını bulamadım.

5 Eylül 2007 Çarşamba

İnanç

Hem benim hem eşimin işlerinin hiçte iyi gitmediği bugünlerde bahtımızı döndürmek için inançtan başka sarılacak hiç bir şeyimiz yok.İşte bugünlerde tarafıma gelen bir maili sizlerle paylaşmak istedim sadece...

"İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar.. Tabii insan kılığında... Akşam olmuş... Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar... Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları... Yemek falan teklif etmemişler... Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp “Geceyi burada geçirebilirsiniz” demişler... Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa... Duvar eskisinden sağlam olmuş. Genç melek

- “Niye yaptın bunu?” diye sormuş merakla...

- “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir” demiş yaşlı melek yavaşça...

Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazi sofralarına almış onları... Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın “Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız” demiş... “Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz.” Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş...
- “Bunu nasıl yaparsın... Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin.. Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı, ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar. İneklerinin ölmesine göz yumdun?..”

- “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş, yaşlı melek gene...

- “Nasıl yani?” diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek..

- “Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat” demiş yaşlı melek bir daha.. Ve anlatmış... “İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri, zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı haketmemişlerdi. Çatlağı kapayıp, onları bu hazineden ebediyyen mahrum ettim. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği, adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim.

- Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da,"

4 Eylül 2007 Salı

Leyleği Havada Gördüm

2007 yılına otobüste girmiştim.Hani derler ya nasıl girersen öyle geçirirsin 1 yılı diye.Yeni Yıla girerken ,kimi kırmızı ve yeni iç çamaşırı giyer donansın diye,kimi gülümseyerek ve şarkılar söyleyerek girer hep mutlu olsun diye kimi de sevdiklerine sarılarak girer hep sevgi dolu kalsınlar diye.
Bu yıl benimde yolda girmem münasebetiyle sanırım ömrüm yollarda geçti. İstanbul ,İzmir derken bu hafta sonu da Eskişehir'deydim.
Eskişehir'de beni çok etkileyen ve hayatımda ilk defa karşılaştığım bir manzaradan bahsetmek istiyorum.Keşke iyi bir fotoğraf makinem olsaydı da sizlerlede paylaşabilseydim o manzarayı.
Kahvaltıdan sonra balkonda kahve keyfi yaparken,gökyüzüne doğru kafamı kaldırmamla çığlık atmaya başladım.Yüzlerce Leylek,yavrularıyla beraber göç ediyordu.Holezon şeklinde kafamızın üstünden süzüle süzüle,döne döne hiç kanat çırpmadan öylece göç ettiler.Uzun süre hiç konuşmadan öylece bakakaldım.Daha evvel tabiki leylek gördüm ama hiç böyle bir olaya tanık olmamıştım.Nasıl güzellerdi anlatamam.Ne kadar çoklardı.Nasıl da güzel süzülüyorlardı.
Şimdi bu kadar çok leyleği havada gördüğüme göre gene halk arasındaki inançtan yola çıkarak gezmeye devam edeceğimi düşünüyorum.Bu da beni mutlu ediyor:)Hiç gezmeyi sevmiyorum anlayacağınız ;)